MİLLİYET CADDE – 15 AĞUSTOS 2013 PERŞEMBE  –  ALİCE

Kültür miraslarımızın turistlerin ziyaretine açılması yada kapatılması Türk ekonomisini yakından ilgilendiriyor. Trabzon’a dair iki örnek, bunu ortaya koydu.

Salı günü Pegasus’un  12.35 uçağıyla geldim Trabzon’a… Türklerden çok yabancı yolcu vardı uçakta. Ezici çoğunluğu Suudi Arabistanlıydı turistlerin. Pegasus’un 15.40 uçağıyla da oğlum Yağız geldi Trabzon’a. Gelince ilk söylediği şey şuydu:
“Bizden çok Arap vardı uçakta. Yanlış uçağa mı bindim acaba? Arap ülkelerinden birine mi gidiyor yoksa diye düşündüm bir ara.”
Başta Trabzon olmak üzere Doğu Karadeniz’in Arapların ne denli gözdesi olduğuna bizzat tanıklık ettiğimiz bu olayın ardından iki farklı habere dikkat çekmek isterim. Çünkü ikisi de Trabzon’un turizmiyle ilgili.
“Ayasofya’da turizm can çekişiyor” başlıklı bu haber, benim 1979’da gazeteciliğe başladığım Trabzon’un en etkili yerel gazetesi Karadeniz’den. Türkiye Seyahat Acentaları Birliği Doğu Karadeniz Şube Başkanı Suat Gürkok, Trabzon’daki Ayasofya Müzesi’nin ibadete açılmasının turizme olan etkisini gazeteye bakın nasıl anlattı: “Ayasofya Müzesi’nin camiye çevrilmesinden sonra, özellikle Trabzon’a uğrayan kruvazuer gemilerin Ayasofya turları, namaz vakitlerine denk gelmesi nedeniyle iptal ediliyor. Ayasofya’nın cami olması son derece yanlış. Trabzon’u dünyaya tanıtımda son derece önemi olan Ayasofya’ya turistlerin uğramadan gitmesi gezi programlarından bu kültürel mirasın çıkartılması bizim için büyük bir kayıptır. Sadece tanıtım açısından değil, Ayasofya turizme yılda 600 bin ile 1 milyon TL arasında gelir kazandıran önemli bir merkezdi. Trabzon’un tanıtımının yanında ekonomik açıdan da büyük bir kaybımız oldu.”
Trabzon’da ibadete açılan bir diğer tarihi mirasa dair başka bir haber de şu: 2009 yılında ibadete açılan Sümela Manastırı’ndaki ilk ayine bin 500 kişi katılmıştı. Sümela Manastırı’ndaki ayine katılanların sayısı her yıl azaldı. Bugün dördüncüsü yapılacak ayin için bu satırların yazıldığı saate kadar (12.30) yapılan başvuru sayısı 200 civarındaydı. Yetkililer, ayin günü yapılacak başvurularla katılımcı sayısının 400’e çıkabileceğini söyledi.
2012’de 300 bin civarında insanın ziyaret ettiği Sümela’ya 2013’ün ilk altı ayında gelenlerin sayısı 250 bini aştı.
Sümela Manastırı’nın ziyaretçi sayısındaki bu artışa rağmen ayine katılanların her geçen yıl azalıp dört yılda dört kat erimesi ilginç…
Demek ki neymiş?
1. Trabzon’un turist profili değişti.
2. Ayasofya’nın camiye dönüştürülüp ibadete açılmasının turizme olumsuz yansımaları oldu.
3. Sümela Manastırı’nda ayin demek ki, “yasak” olduğu zaman cazipti. Yasak kalkınca cazibe bitti…

ALABORA’YA YAKIN KORUMA!

Gezi Parkı eylemlerinden sonra hedef tahtası yapılan Memet Ali Alabora, aldığı tehditler yüzünden avukatı aracılığıyla başvurduğu İstanbul Valiliği’nden “yakın koruma” istemiş kendine.
Valilik de, “Araştırın bakın, doğru mu bu? Doğruysa koruma verin” diye dilekçeyi havale etmiş polise. Polis araştırmış ve bakmış ki, böyle bir gerçek söz konusu. O nedenle Koruma Şube Müdürlüğü’ne bağlı bir polis, yakın koruma olarak tahsis edilmiş kendisine.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Allah göstermesin, ama yarın Alabora bir saldırıya maruz kalır da “İstediği halde bir koruma bile vermediler ona” eleştirilerini peşinen bertaraf etmek için değil de, gerektiğinde canını ortaya koyacak bir polis bulup da ‘yakın koruma’ olarak tahsis etmişse, bravo…
Benim inancım hep şu   olmuştur bu  konuda;
Biri size fiziki bir zarar vermeyi kafaya koymuşsa, değil “yakın koruma”, “koruma ordusu” olsa etrafında ne fayda.
Bakınız başta ABD başkanları olmak üzere dünyanın en iyi korunan insanlarının başlarına gelenlere.
Dün gazetelerde okumuş, televizyonlarda seyretmişsinizdir, iki korumayla dolaşan Erkan Petekkaya’nın başına gelenleri. Korumaları, koruyacakları yerde başını belaya soktular “Ali Kaptan”ın…
“Ali Kaptan bakalım ne kadar yüzme biliyor” diye değil, korumalarının sebep olduğu kavga yüzünden Petekkaya’yı denize attı, barda kavga ettikleri insanlar.

GÜNÜN SÖZÜ
“Ben gidersem ölürsün” demiştin ya, haklı çıktın! Sen gittikten sonra ben güle güle öldüm.