MİLLİYET –  22 ŞUBAT 2016 PAZARTESİ  –  ALİCE

aile-isi-dizisi-1-bolum

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Son yıllarda reyting alan diziler ve gişe yapan filmlerin herkeste yarattığı kanaat aynı:
“Sinemada güldüren, televizyonda ağlatan iş yapıyor.”
Televizyon dünyası, bu tuhaf durumu sorgulayıp eksiklerini tamamlaması gerekirken ne yapıyor?
Kanal yöneticileri işin kolayına kaçıp tutan dizilerin benzerlerini yapıyor. Hal böyle olunca da kısır bir döngü başlıyor. Adları, oyuncuları, kanalları farklı da olsa bütün diziler birbirine benzer hale geliyor.
Halbuki bu konularda bolca araştırma ve akademik çalışma yapılsa, televizyon yöneticilerinin de işi kolaylaşacak, ama nerede o kafa!
Televizyonlarda ağır drama izleyen milyonların sinemada komediyi tercih etmesinin bir dizi sebebi olması gerekmez mi?

Akademik çalışma yok
Örneğin TV’de küfür yasak, ama sinemada serbest. Bu yüzden küfürlü komedi için sinemaya gidenler olabilir, ama bunun toplam içindeki payı nedir bilen var mı? Hayır…
Sinemada komedi filmini tercih edenlerle evde dizilere ağlayanların ne kadarının aynı insanlar olduğuna dair de bir bilgi yok. “Komedi dizileri, ağır dramalar karşısında tutunamıyor” doğru bir tespit, ama bu sonuç!
Seyirciyi ekran karşısına çiviliyecek kalitede ve sayıda “aile komedisi” yapılıyor mu? Hayır…
Çünkü insanı ağlatmak kolay, ama güldürmek zordur.
Olayları dramatize et, üstüne çal bir arabesk, buna rağmen boşalmamışsa göz pınarları, doğra soğanı ağlat insanları…

Güldürmek zor iştir
Güldürmek ise yetenek ve zeka ister. TV’lerin arşivlerine iyi bakınca göreceksiniz ki, iyi bir komedi yapıldığında bunu “reyting canavarı”na yedirmiyor izleyici. Mutlaka reytingle ödüllendiriyor onu.
Olacak O Kadar”dan “Bir Demet Tiyatro”ya, “Çocuklar Duymasın”dan “Avrupa Yakası”na “Leyla ile Mecnun”dan “Seksenler”e, “BKM Mutfak”tan “Güldür Güldür Show”a kadar yıllarca süren bir dizi komedi sayabilirim.
Bugün ekranlarda dram çok, komedi azsa, bunun sebeplerinden biri de bu işi iyi yapanların azalmasıdır.
ATV’de NTC Medya’nın “Aile İşi” adlı yeni bir komedi dizisi başladı. O bile Kore formatı. Yılların senaristi Özgür Evren Heptürk, işi Türkiye’ye göre başarıyla uyarlayınca dizi ilk bölümden seyirciyi yakaladı. İyi bir komedi yapıldığında pekala tutunabiliyormuş
ağır dramların karşısında.
“Ağlatmak kolay, güldürmek zor” diye kolayı tercih edip sonra da çuvaldızı seyirciye batıranlar, gerçeği anlamak için hiç  değilse iğne acısını tatmalı!

9789751036643OYA DOĞAN’DAN ‘BOŞAN DA GEL’

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde piyasaya çıkacak Oya Doğan’ın “Boşan da Gel” adlı romanını bir solukta okudum. Yazılarımı takip edenler bilir, roman okuru değilim. Ancak yazarı meslektaşım, arkadaşım; yazdıkları “Lara Kara” üzerinden gerçekle – kurgunun iç içe geçtiği bir evlilik ve boşanma hikayesi olunca bir solukta okudum bu romanı…

“Lara”nın aşkla başlayan evliliğinin 2.5 yıl sonra kabusa, 10 yıl birlikte olduğu “Ege”den boşanmasının ardından asılan erkekler, işgüzar patronlar ve kıskanç arkadaşlar yüzünden yaşadığı travmayı çok güzel anlatmış Doğan. Bir kadının kendini bulma yolculuğunu anlatan romanın özeti şu: Mutlu olmak için evlendiniz, ama mutlu olamadınız. O zaman sadece eşinizi değil, mutsuzluğunuzu da boşayın…

GÜNÜN SÖZÜ

Her şeyin en iyisine sahip olan değil, sahip olduğunun kıymetini bilen mutludur. (Vladimir Nabokov)