MİLLİYET CADDE – 6 AĞUSTOS 2013 SALI  –  ALİCE

Lafını esirgememesiyle tanınan Barbaros Şansal iş kendisini kaçıranlara gelince sus pus. Kamuoyu ondan her şeyi olduğu gibi anlatmasını bekliyor.

Twitter’a girince ne göreyim? Yaygın deyimle “yıkılıyor”! #BarbarosŞansalNerede?” hashtagi Twitter’da iki numara ve birçok insan yorum yapıyor konu hakkında.
“Mavi”nin, “Barbaros Şansal, saatlerdir kayıp, magazinciler sus  pus. Niye korkuyorlar?” tweetini görünce şunu yazdım ben de:
“Barbarossansalnerede?” diye sormak için yürekli ya da cesur olmaz gerekmez. İnsan olmak yeter.
Kısa sürede yüzlerce insan paylaştı bunu. Şansal’ı sevmeyenler ya da benim böyle bir tweet atmamdan hoşlanmayanların yazdıklarına da mecburen şöyle bir karşılık verdim:
Ben “insan”dan bahsettim, niye üzerinize alındınız ki?
Toplumdaki kutuplaşmanın geldiği nokta şu:
“Benim gibi düşünmüyorsan, o zaman düşmanımsın.”
Ne olacak bu kutuplaşmanın sonu merak ediyorum doğrusu! Dini, ırkı, cinsel tercihi, düşüncesi ne olursa olsun sonuçta söz konusu olan insan…
Şansal’la dünya kadar fark var, dünya görüşlerimiz arasında… Ama gel gör ki, katılmadığınız fikirlere saygı göstermekten geçer demokratlığın yolu…  Şansal’a gıcık olabilirsiniz, ama başına kötü bir şey gelince sevinmenizi gerektirmez bu.
Sonuçta hepimiz gibi o da Allah’ın kulu. Fikrine katılmadığınız insanlara da yaşama hakkı tanımalısınız ki, özgür olsun yaşadığınız ülke…

Provokasyona açık ortam
Cumartesi gecesi 23.30 sularında Halk TV ile yaptığı canlı yayın bağlantısının ardından kanalın spikeri Lale Özan Arslan’a, “An itibarıyla kapımda siviller var. Gözaltı talebiyle zili çalıyorlar. İnternetim kesildi. İletişim zorluğum var. Jammerli minibüs var. Umarım mesaj ulaşır” mesajını attıktan sonra bir daha haber alınamayan Şansal, pazar öğleden sonra şu Tweet’le çıktı ortaya:
“Sağlıklı ve güvenli şekilde ancak uykusuz olarak evime döndüm! Sorun yok.”
Şansal, sonra da, “Sarıyer’deki evimdeyim. Cep telefonum yok. Karakola uğrayıp ifade verdim, şikayetçi değilim” diye yazdı.
Yaptığı açıklamalardan anlıyoruz ki, sivil polisler değil, kendilerine “polis” süsü veren üç kişinin, Sarıyer Pirinçli Köyü’nde belli bir süre alıkoyduğu Şansal, “Sadece konuştular. Ancak ne söylediklerini şimdi konuşmak istemiyorum” dedi.
Şaka mı bu?

Nasıl başladı, nasıl bitti?
Şansal’ın cumartesi akşamı yazdığı tweetlere baktım; polisin göstericilere müdahale ettiği Taksim’den şöyle bir tweeti var:
“Çevik kardeş: Onurlu yaşa İstiklal bizim, sen artık E5’e çık ki sana Eminem diyelim. Not: Bu ara şifrem güvendiğim bir direnişçidedir.”
Bu tweetten birkaç saat sonra sivil polislerin kendisini gözaltına almak için kapısına dayandığını, jammer’la iletişiminin kesildiğini yazan Şansal, iş kendisini kaçıranlara gelince sus  pus…
Olay sonrası ilk tweetinde “Şikayetçi değilim” diye yazan Şansal, sonra şikayetçi olduğunu söyledi, ama nedense o insanların kendisine ne dediğini açıklamak istememesi tuhaf.
Lafını esirgememesiyle tanınan “Terzi yamağı”na yakışmadı bu. Böylesine çelişkili, kaçamak, gizemli açıklamalar değil her şeyi olduğu gibi anlatmasını bekliyor ondan kamuoyu…

iKi KAREDE ÇOK ŞEY VAR!

article-2384438-1B255156000005DC-243_636x632Daily Mail’de gördüm Çin’in megakenti Şanghay’ın bu çarpıcı fotoğraflarını.
İki kare öyle iyi anlatıyor ki Şanghay’ın finans bölgesi Pudong’un 26 yılda nasıl değiştiğini!
Aynı açıdan 1987’de çekilen fotoğrafta Huangpu Nehri’nin doğusunda, ön tarafta fabrikalar ve depolar, arka taraf ise küçük binalar ve tarım arazileriyle var.  Bir de 2013’te çekilen fotoğrafa bakın…
Nehrin batı kısmı hemen hemen aynı, ama karşı yakanın arka tarafını, yapılan gökdelenler yüzünden görmek mümkün değil artık…
İki fotoğraf aynı zamanda Çin’in ekonomisinin 26 yılda nereden nereye geldiğinin, bu büyümenin kentleri ne hale getirdiğinin de göstergesi…
Bizde de ekonomik büyümeyi, şehrin yeşil alanlarına gökdelenler, AVM ya da alanında Avrupa’da ya da dünyada en büyük yapılarını dikme sevdasında olanlar var.
Artık iki fotoğrafa bakıp ilham mı alırlar yoksa ders mi çıkarırlar bilemem?

GÜNÜN SÖZÜ
Karakter, kimse bakmıyorken doğru olanı yapmaktır. (J.C. Watts)