MİLLİYET – 15 ARALIK 2014 PAZARTESİ  –  ALİCE

4 Aralık 2014 tarihli Habertürk’ten:
“Açıklamalarıyla tartışma yaratan ve gündeme oturan Tuğrul İnançer, Kübra Par’a konuşmuş.”
“Evlenmeden hamile kalırım diyenin tükürürüm hürriyetine”  başlıklı söyleşiden çarpıcı birkaç başlık:
“Hem evlenmem, hem hamile kalırım diyenler var. Hürriyetmiş! Or…luğun adının hürriyet olduğu dünyaya tükürürüm.”
“Kadının tek mükellefiyeti anne olmaktır.”
“Kadın, ‘ben ben’ demesin. Yüzde 90’ı bu yüzden dayak yiyor.”
“ Erkek, kadını çalıştırmamalı.”
Tarih 14 Aralık Pazar, Milliyet gazetesi sayfa 17…
Arkadaşımız Burcu Karakaş, şiddet gören bir kadın olup aramış Diyanet’in ailevi konularda dini danışmanlık ve rehberlik hizmeti veren “aile ve inşat” (doğru yolu gösterme) bürolarını.
Müftülük görevlilerinden aldığı tavsiyeler şöyle:
“Dua okuyun”, “Erkektir kıskanır”, “Dışarı çıkmazsanız dövmez”, “Boşanıp ne yapacaksınız?”, “Polise gitsen o ne yapacak ki?”
Tövbe tövbe…
Türkiye’de “aydın” (!) ve diyanet görevlilerinin, “Kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin” maço kültüründen kurtulamamış olması ilginç değil mi?
Daha da ilginç ve trajik olansa şu:
Milliyet’ten Mehveş Evin, ürettiği kurşun ve bıçak darbesi geçirmeyen çelik yelekleri şiddet gören kadınlara tavsiye eden bir işadamıyla söyleşi yaptı.
Her biri 1 kilo 800 gram ağırlığında olan çelik yeleklerden 100 tanesini şiddet gören kadınlara vermesi için devlete bağışlamaya hazır işadamı Korgün Şengün, “Bu yeleklerin bize maliyeti 500dolar civarında. Belki STK’larla çalışabiliriz. Devlet belki hesap açar, dileyen bağış yapar, biz de ihtiyaca göre üretiriz. Bir sosyal sorumluluk projesi çıkabilir. İki kadınımızın hayatını kurtarsak ben çok mutlu olurum” dedi.
Bakar mısınız 2015 yılına 15 gün kala Türkiye’de kadına reva görülene?
Bu gidişle, silah firmalarından biri de çıkıp şiddet mağduru kadınlar için şöyle bir promosyona başlarsa hiç şaşırmam valla:
“Şiddet mi görüyorsun? Al bu tabancayı, at çantana. Sana el kaldıranın sık bacağına. Smith Wesson: Kadına şiddete son!”
Peygamberimiz Hz. Muhammed, “Cennet kadınların ayakları altındadır” diyor, ama Müslüman Türkler, kadını şiddet uygulayarak ya da haklarını gaspederek eziyor!

ÖZGÜRLÜKLER ÜLKESİ OLAMAYAN TÜRKİYE

Türkiye’de “Nobel” ödülü almış bir kişi var; Orhan Pamuk.
Nobel ödüllü bir yazarın çıkardığı yeni bir kitap için imza günü düzenlemesi kadar daha doğal ne olabilir?
Ama gel gör ki Pamuk’un “Kafamda Bir Tuhaflık” adlı yeni kitabı için Beyoğlu’nda imza günü düzenlemesi “rutin” bir iş olmaktan çıktı.
Niye?
Çünkü Pamuk, doğup büyüdüğü ülkede tam 12 yıl sonra ilk kez yapabiliyor bunu…
Maalesef Türkiye, toplumun belli bir kesimiyle aynı düşünmeyenler için eza ve cefa ülkesi…
Dün Nazım Hikmet’ler, Necip Fazıl Kısakürek’ler hedefteki isimlerdi, bugün başkaları…
Karşı fikre tahammül sıfır bizde…
Bu, dün de böyleydi, bugün de…
Hülya Avşar, TİKAD yöneticileriyle gittiği Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ziyaret sonrası Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na ilişkin yaptığı açıklamaları ağır bir dille eleştiren Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile Sözcü gazetesinin yazarı Emin Çölaşan’a 50’şer bin liralık tazminat davası açtı.
Avşar’ın, avukatları Kerem Hasbakkal ve Eda Ergin aracılığıyla Kılıçdaroğlu’na tazminat davası açmasının sebebi, CHP liderinin Rıza Zarraf’la kendisini aynı kefeye koyması, Çölaşan’dan davacı olmasının sebebiyse, Sözcü’ deki “Sanatçı geçinenlerin avantası” başlıklı yazısı.
Ne zaman öğreneceğiz, demokrasinin olmazsa olmazı olan, katılmadığımız fikirlere de saygı duymayı?

GÜNÜN SÖZÜ
“Dünyanın en büyük cezaevi, cahil insanın kafasının içidir.”  (Montaigne)