10 Ağustos 2023 Perşembe  –  Milliyet  –  Alice

A4 boyutunda 504 sayfalık Cüneyt Arkın kitabının kapağında ‘Hazırlayan’, iç kısmında ‘Koordinatör’ olarak adları geçen iki isim Ali Can Sekmeç ve Cengiz Özkarabekir. Kitapta yazılarına yer verilen yazarlar şunlar:

Ali Can Sekmeç, Ali Karadoğan, Başar Başarır, Erhan Tuncer, Okan Ormanlı, Rukiye Karadoğan, Selim İleri, Sibel Oral, Tuncer Çetinkaya ve Utku Uluer.

 

Cüneyt Arkın’ın -kendi yazdıkları da dahil- hakkında çıkan tüm eserleri okumuş biri olarak, İBB yayını bu kitap sayesinde sanatçı hakkında birçok yeni bilgi edindim. Takdir edersiniz ki bunların hepsine yer vermem imkânsız, ama onlardan insanoğlunun istedikten sonra her şeyi başarabileceğini gösteren çarpıcı bir konuyu paylaşmak isterim.

Cüneyt Arkın’ın sinemada yeni yeni rüştünü ispat etmeye ve kendine özgü bir yol bulmaya çalıştığı dönemden bu satırlar:

“1965 yılı, Türk sinema piyasasında çizgi kahraman ‘Karaoğlan’ın popülaritesinin en etkili olduğu dönem. Akşam gazetesi okurlarının ilgiyle takip ettiği Asyalı çizgi kahraman sinemaya aktarılacaktır. Suat Yalaz, elleriyle yarattığı kahramanı filme alırken, ince eleyip, sık dokuyordu. 16 Mayıs 1965’te gazeteye verilen, ‘Karaoğlan’ı beyazperdede canlandıracak bir genç aranıyor’ ilanıyla sinema tecrübesi olmayan yeni bir oyuncu arayışına koyulan Yalaz, bir ay süren bu arayışta istediği sonuca ulaşamadı.

Bu süreçte Karaoğlan’ı oynamak isteyen birçok oyuncu Yalaz’ın kapısını aşındırdı. Bunlardan biri de Cüneyt’ti. Sinemadaki oyunculuk kariyerini aksiyon filmlerine kaydırmak isteyen Cüneyt, Karaoğlan’ı oynamayı çok istiyordu. Film çalışmalarından bulduğu boşlukta menajeri Leon Sason’la Yalaz’la görüşmeye gitti. Yalaz onu tepeden tırnağa inceleyerek, kararını verdi:

“Hayır, senden olmaz.”

İnandırıcılığı yok!

Suat Yalaz, neden böyle dediğini 7 Şubat 2005’te yayınlanan bir söyleşisinde açıkladı:

“Cüneyt her hafta bir filmde oynuyor; bir hafta önce kör kemancı, bir hafta sonra şoför, iki hafta sonra da zengin bir adam. Bir haftada Altay’dan gelen yiğit Karaoğlan olacak, inandırıcılığı yok.

Daha sonra bir gün Cüneyt’le Mehduh Ün’ün yazıhanesinde karşılaştık. Nasıl akrobatik hareketler yaptığını, ata bindiğini filan anlatıyor. ‘Sen Asyalı tip değilsin ki kardeşim. Alain Delon ile Marcello Mastroianni arası, Avrupalı bir tipsin. Mavi gözlü Karaoğlan olur mu? İstediğin kadar akrobat ol’ dedim.

Cüneyt, Yalaz’ın çizdiği Asyalı kahramana gerçekte benzemiyordu, ama Türk sinemasının siyah beyaz olduğu dönemde bunun çok da önemi yoktu. Cüneyt, Yalaz’dan gördüğü küçümseyici tavrı asla unutmadı. Mutlaka aksiyon sinemasına geçecekti.”

Gizlice sirkte çalıştı

Sanatçı bu yolda ilerlemek için ona güvenecek yönetmen ve proje arayışına girmekle yetinmez, bir de judo dersleri alır ve kimliğini gizleyerek, İtalyan Medrano Sirki’nde çalışmaya başlar.

Hugo ve Paolo adlı iki kardeş cambaz, ilk zamanlar Cüneyt’e bir şey öğretmek yerine onu hizmet elemanı gibi kullanır. Cüneyt bu hizmetleri yaparken, onların at üstünde ve trambolinle yaptığı hareketleri izler. Zamanla Cüneyt’e numaralarını öğretmeye başlayan cambazlar, film afişini görüp, onun ünlü bir oyuncu olduğunu öğrenince özür diler ve bildiklerini öğretmeye başlar. Tramplenden atlamayı, yer ve barfiks hareketlerini, ön ve arka parende atmayı, ipe tırmanmayı ve at üzerinde düşmeden vücudunu kullanarak, sağa sola esnemeyi öğrenir. Cüneyt Arkın, Süreyya Duru’nun çekeceği ‘Malkoçoğlu’ filmi için hazırdır.”

1965 yapımı ‘Malkoçoğlu’nun başarısı filmin devamını getirir. Cüneyt Arkın artık Türk sinemasının Malkoçoğlu’dur ve bu karakterle peş peşe altı film çeker.

Demek ki neymiş?

Her reddediliş dünyanın sonu değil! Her insan Cüneyt Arkın örneğindeki gibi hırslanır ve azimle çalışırsa, günün sonunda hedefine ulaşır!

GÜNÜN SÖZÜ

“Bir kadınla güzelliği için evlenmek doğruysa, bir erkekle parası için evlenmek de doğrudur.” (Marilyn Monroe)