MİLLİYET CADDE  – 18 Temmuz 2012 Çarşamba  ALİCE

‘Moskova’nın Şifresi-Temel’ filminin Moskova günlerini yönetmen Adem Kılıç’a sordum. “Moskova’da çekim için adım atmak bile para” deyip bakın neler anlattı?

‘Moskova’nın Şifresi-Temel’ filmi için haziran başında Moskova’da “Motor” diyen yönetmen Adem Kılıç, son “Stop” komutunuysa temmuzun ortasında Trabzon’da verdi.
Kasım ayında vizyona girecek filmin kamera arkasından önce serinin ilkinde maceranın nasıl sona erdiğini aktarmakta yarar var.
‘Sümela’nın Şifresi’nin sonunda Türk ve Rus mafyası çatışıyor, herkes ölüyor ve Ruslar’a ait bir çanta dolusu altın Temel’in eline geçiyordu. Temel de böylece ‘zengin’ olmuş ve aşık olduğu, yıllarca evlilik düşü kurduğu Trabzon’un en zengin kızı Zuhal’i almıştı.
‘Moskova’nın Şifresi-Temel’de Rus mafya lideri Abromoviç,  altınların, dolayısıyla Temel’in peşine düşer ve komik olaylar birbirini izler…
Yönetmen Adem Kılıç’a, Moskova’daki çekimlerin kamera arkasını sordum.

Moskova’da her şey para!
İşte Kılıç’ın  Moskova çekimlerine dair anlattıkları:
“Moskova’da çekim için adım atmak bile para. Örneğin Kızıl Meydan. Ekibin büyüklüğü ve çalışma saatlarine göre tarife değişiyor. Saat ücreti 5 bin dolardan başlayıp 50 bin dolara kadar çıkıyor. Bununla da kalsa iyi… Çekim arabalarını park ettin para, öyle Türkiye’deki gibi herhangi bir kahveye girip tuvaleti kullanamıyorsun, karavan tuvalet gerekli, o da para. Oyuncuların giyinip soyunacakları karavan ayrı, o da para. Hem de hesap saat üzerinden, sekiz saati geçti mi fazla mesaiye giriyor. Bir de kamera ve ışık malzemesinin Rusya’dan kiralanması söz konusu olunca bütçe kabardıkça kabardı. Malzeme kiralayınca beraberinde gelen Rus teknik eleman sayısı da arttı. Kalabalık sahnelerde figüranlar gerekince tercüman sayısı bile ikiye katlandı, ama değdi.

Ruslar, bedava yemek sandı
Moskova’nın en ünlü caddesi Trevskaya, bizim Bağdat Caddesi gibi. Burada çekimlerde öğle     yemeği için mola verdik. Arkadaşlarımız, ekiptekilere öğle yemeğini dağıtmaya başladı, bazı fakir Ruslar, belediye bedava yemek dağıtıyor sanıp, kuyruğa girdi. Trevskaya’daki çekimlerden sonra Bolşoy Tiyatrosu’nun önündeki meydana gittik. O da ne? Meydanda bir çekim ekibi daha var; Amerikalılar reality show çekiyor. İki ekip arasında, ‘Bizim iznimiz var, sizin var mı?’ tartışması yaşandı ama sonunda meydanı ortaklaşa kullanma konusunda anlaştık.
Arbat’ta, ‘Temel’le (Alper Kul)  ve ‘Turgay’ın (Ruhi Sarı) Rus mafyasıyla karşılaşma ve silahlı kovalamaca sahneleri için gerekli izni aldık ve seti kurduk. Polis geldi iznimizi sordu ve olduğunu görünce bir kenara çekildi. Silahlı insanların iki kişiyi kovaladığını ama polisin müdahale etmediğini gören yaşlı Ruslar, ‘Öldürecekler o insanları,  siz oralı bile olmuyorsunuz’ diye     polislere söylendiler.”

FATİH ÜREK ŞAŞTI KALDI!

Trabzon’daki son günümüzü bize özgü yiyecek alışverişine ayırdık. Vakfıkebir’den tereyağı, ekmek, peynir çeşitleri, mısır unu ve hediyelik fındık temini demek bu… Vakfıkebir’de bu işin adresi İslamoğlu. Görevliler, satın aldığımız tereyağı, peynir, fındık ezmesi ve mısır ununu paket yaparken oğlum Yağız ve Rıfat Ağabey’imle mağazanın arka tarafındaki ofise geçtik çay içmeye. Çaydan bir yudum aldım, Murat-Bilal İslam kardeşlerden biri, “Diğer mağazamızda Fatih Ürek alışveriş yapıyor şu anda” dedi. Bilgisayar ekranındaki güvenlik kamerası görüntülerine baktım, Fatih Ürek, bir yandan çayını içiyor, bir yandan da alacaklarını gösteriyor… Cep telefonunu aradım, yanıt vermeyince bu kez şubeyi arayıp istedim Fatih Ürek’i.
Telefonu eline alan Ürek’e, kendimi tanıtmadan “Vakfıkebir’e giriş yapmak  istemişsin. ‘İzin verelim mi?’ diye aradılar beni” dedim.
Ne de olsa şarkıcı kulağı var onda, ismimi vermediğim halde hemen tanıdı beni. Birkaç dakika sonra gittik yanına…
Aldığı Vakfıkebir tereyağı, peynir çeşitleri, mısır unu, çay ve pikola fındık paketlerini minibüse dolduran Ürek, “Gördüğün gibi bakıyorum kendime” dedi.

GÜNÜN SÖZÜ

Dürüstlük pahalı bir mülktür, ucuz insanlarda bulunmaz. (Hz. Mevlana)