MİLLİYET – 28 ARALIK 2015 PAZARTESİ  –  ALİCE

Türkiye’nin 12 Eylül Anayasası’ndan kurtulup, çağdaş bir Anayasa’ya kavuşmasını istemeyen var mı? Varsa “demokrat” değil, “anti demokrat”tır o kişi.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı, yeni Meclis’ten yeni bir Anayasa çıkartabilmek için TBMM’de grubu bulunan partilerden randevu istedi.

Ancak Ak Parti, 30 Aralık’ta gerçekleşeceği açıklanan HDP randevusunu iptal etti.

Dün gazetemizin manşetten verdiği Kıvanç El’in haberine göre, HDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in, “Başbakan, bir kaçak çayımızı içer gider” açıklaması bardağı taşıran son damla oldu.

Ak Partililerin, “Siyasi nezaketten uzak, sığ bir tutum” olarak değerlendirdiği Sırrı Süreyya Önder’in “Kaçak çay” olayını nasıl okumak lazım?

Sırrı Süreyya Önder’in “Türk çayı”, “Çay” veya “Türk kahvesi” yerine “Kaçak çay” demesi sadece “Siyasi nezaketten uzak sığ bir tutum” mu, yoksa onun ötesinde anlamları olabilir mi?

“Kaçak çay”, illegalitenin bir ifadesi olabilir mesela.

Çünkü adı üstünde “yasal” değil, “kaçak”.

Doğu ve Güneydoğu’da devletin adeta göz yummasıyla Türkiye’ye kaçak yollardan giren, yani mali ve sağlık açısından denetlenmeden aleni satılan bir ürün “kaçak çay”…

Giresun, Trabzon, Rize ve Artvin‘deki çay üreticileri, “kaçak çay”ın ticaretini yapanlar kadar çaydan para kazanamadığı bir ülkedir Türkiye.

Hal böyleyken HDP Milletvekilinin, Türkiye’nin başkentinde Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı’nı “kaçak çay” ikram edip, eli boş göndereceklerini söylemesini, “Sırrı Süreyya Önder her zamanki gibi geyik yapmıştır” diye yorumlamak da mümkün.

Bazılarının “Türkiye partisi olacak” sandığı HDP’nin Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, “Bu direniş zaferle sonuçlanacak, herkes halkın iradesine saygı duyacak. Kürtler artık kendi coğrafyasında siyasi irade olacak. Gelecek yüzyılda bir Kürdistan gerçeği olacak” dediği bir dönemde gırgıra alınacak bir yönü yok bu işlerin.

İDDİALAR ‘İLGİNÇ’ AMA YA ‘GERÇEK’ DEĞİLSE?

“10 yaşındayken annemle Teoman’ın Tarsus konserine gittim. Şiirlerimi yazdığım kağıdı uçak yapıp sahneye attım. Şiiri cebine koyan Teoman, beni kulise çağırdı, ‘Bu yazdıkların şiir değil, hece ölçüsüyle yazılmış şarkı sözü’ dedi. Benden Hande Yener’e bahsetti. 2008’de Hande Yener, Facebook üzerinden bana ulaştı.”

“Hande Yener’den sonra Kemal Doğulu, Sinan Akçıl ve Gülşen devreye girdi. Ara sıra beni görmeye geldiler Mersin’e.”

“Mert Alaş aracılığıyla Lady Gaga, Katy Perry, Madonna, Sia, Rihanna ve Adele gibi isimlere de şarkı yazdım. Hatta bazılarına kostüm hazırladım.”

Dün gazetemizde Müjde Yazıcı imzasıyla yer alan haberdeki iddiaların sahibi Tarsuslu, 19 yaşında İbrahim Çetin Tazeler.

Hayli zamandır sosyal medyada, internette yer alan ve mahkemeye de yansıyan iddia tarafından Tazeler’in menajeri ve babası, bir süre önce beni de aradı. Anlatılanlar, “gerçek olamayacak kadar ilginç”ti…

Meslek hayatım boyunca, “ilginç” olduğu kadar “gerçek” olmayan o kadar çok iddia duydum ki, o yüzden girmedim konuya. Bir iddianın “ilginç” olması önemli.

Ancak iddia “gerçek” değil de “hayal mahsulü” çıkarsa, “iftiraya alet olmak” da var!

Tazeler’in dava açtığı ünlülerden Gülşen, “Hayal dünyasında yarattığı inançtan öte hiçbir dayanağı olmayan iddialarla itibarımı zedeliyor” diyerek ona karşı dava açtı.

Bakalım nereye varacak bu “ilginç iddia”nın sonu?

GÜNÜN SÖZÜ

Dünyanın sorunu, akıllı insanlar şüphelerle doluyken, aptalların özgüvenle dolu olması. (Charles Bukowski)