MİLLİYET CADDE – 5 Nisan 2012 Perşembe ALİCE

Mart 2012’nin “Genel olarak hangi ünlü ismin tavsiyesi sizin marka tercihinizde etkili olur?” anketinde Hülya Avşar’la Acun Ilıcalı, yine zirvede. Uğur Dündar’sa üç ay içinde 12 puan kaybedip, üçüncü sıradan 13’üncü sıraya geriledi. Şimdi çıksın biri  bana bunu izah etsin?

Mediacat ve Ipsos KMG işbirliğinde yapılan ‘En Güvenilir Ünlü’ anketine bayıldım!  Bu kadar mı güven verir ‘En güvenilir ünlü anketi’ insana?
12 ilde bin 200 kişiyle Ocak 2012’de yapılan anketle Mart 2012’de yapılan anket arasında ilk bakışta ciddi farklar yok gibi.
Ama detaylara bakınca bir yığın soru geliyor insanın aklına, bu anketin güvenirliğiyle ilgili.
Türk halkının en çok güven duyduğu ünlü Hülya Avşar değil de eskiden olduğu gibi Seda Sayan olsa, sonuçta ne Mediacat’ın bir yararı olur bundan ne de Ipsos KMG’nin.
Bu araştırmanın marjinal yarar sağladığı birkaç kişi var, onlar da listede güven endeksi en yüksek olanlar.
“Peki sorun nerede?” diye soracak olursanız, hemen yanıt vereyim:
Sorun ankete katılanlarda mı, yoksa sorularda mı bilmiyorum, ama bu ‘güven araştırması’ bana hiç güven vermedi.
Çünkü Ocak 2012’de yapılan ankette Hülya Avşar’la Acun Ilıcalı yüzde 26.6’lık güven endeksiyle listenin ilk iki sırasını işgal ederken, üçüncü sırada yüzde 21.9’la Uğur Dündar vardı.
Mart 2012’nin “Genel olarak hangi ünlü ismin tavsiyesi sizin marka tercihinizde etkili olur?” anketinde Hülya Avşar’la Acun Ilıcalı, yine zirvede.
Uğur Dündar’sa üç ay içinde  12 puan kaybedip, üçüncü sıradan 13’üncü sıraya geriledi.
Şimdi çıksın biri bana bunu izah etsin?
Yıllarca bu anketlerden hep zirvede çıkan Uğur Dündar, üç ay içinde 12 puan kaybedecek ne yaptı?
Ocak 2012’de yüzde 7.3 ‘güven endeksi’yle listede 13’üncü sırada olan Kadir İnanır, bel fıtığından ve ciğerinden ameliyat olduğu için mi ‘güven kaybı’na uğrayıp listenin en sonuna düştü?
Sizce de Uğur Dündar ve Kadir İnanır’ın ‘güven endeksi’yle ilgili konu izaha muhtaç değil mi?
Birilerinin çıkıp bunları izah etmesi gerekmez mi?

HINCAL ABi, BARi SEN YAPMA!

Geçen hafta Neslihan Acu, ‘Gençlere Haksızlık’ başlıklı yazıma itiraz eden bir yazı kaleme aldı, sesimi çıkarmadım.
Çünkü Acu’nun itirazı yazımda dile getirdiğim görüşlerden çok ‘Kim Milyoner Olmak İster’de çuvallayan Gözde Umay’ın sosyal medyadaki şımarıklığına ve özel üniversitede okuyanların “Paramızla döveriz sizi” tavrınaydı.
O yüzden Acu’nun eleştirisi beni rahatsız etmedi, ama Hıncal Abi’ninki (Uluç) etti.
Yaptığı haksızlık çünkü.
Hıncal Abi, soyadım Eyüpoğlu değil, Eyüboğlu.
Allah rızası için bir kere de olsa doğru yaz soyadımı.
Bunu bir kenara not ettikten sonra dönelim mevzuya.
Televizyoncu Yüksel Evsen, anılarını bir kitapta topladı.

Kitaptan alıntılar yaptım
Kitabın bana en çarpıcı gelen yanı Star TV’de kendisi program müdürü, Fatih Ediboğlu genel müdürken aralarında olup bitenlere dair anlattıklarıydı.
Ben de o anıları Milliyet Televizyon’daki köşemde kullandım.
Yaptığım şey, kitapta yazılanları özetleyerek aktarmak.
Bir de baktım her sabah yazılarını keyifle okuduğum Hıncal Abi, sırf bu yüzden bana çaktı.
Hıncal Abi’nin çakma gerekçesi de şu:
“Kitabı yazanın, bir ara emrinde çalıştığı Ediboğlu’na fena halde hıncı var. Peki Ali’ye ne oluyor?”
Hıncal Abi’nin ‘Yaşamdan Dakikalar’ı hayata geçiren Ediboğlu’yla sıkı dostluğu olabilir, ona sırf bu nedenle de sahip çıkmış olabilir; eyvallah.

‘One munite’ lütfen!
Hıncal Abi, “Fatih Ediboğlu mu Yüksel Evsen mi?” diye sorsaydı bana, şu yanıtı verirdim ona:
Elbette Fatih Ediboğlu; hem de açık ara.
Bu kadar da açık sözlüyüm.
Ama Hıncal Abi, “Peki Ali’ye ne oluyor? Yüksel Evsen’in Fatih Ediboğlu hakkında yazdıklarına niye köşesinin tamamını ayırdı?” diye sorarsa “One munite” der itirazımı koyarım ortaya.
Star TV’de Ediboğlu genel müdür, Evsen de iç yapımlar sorumlusu olarak yaşadıklarını kitap yapıyor ve bu sayede ekran arkasında yaşananları su yüzüne çıkarıyorsa, Milliyet Televizyon gibi bir mecrada, hiç tereddüt etmeden köşemin tamamını ayırırım ona.
Çünkü, Star TV’nin bir dönemine ışık tutan itiraflar var  o anılarda.
Bir televizyonun genel müdürü, patronuna rağmen program kaldıracak, en samimi arkadaşının programını ateşe atacak, aynı kanaldaki bir başka müdür de bunları kitabında anlatacak, ben de bunları okuyacağım, ama köşeme taşımayacağım öyle mi?
Sana saygım sonsuz Hıncal Abi, ama bunu isteme benden, yoksa buz gibi soğurum senden!