20 ARALIK 2018 PERŞEMBE  –  MİLLİYET CADDE  –  ALİCE

Bizde hayvanlar hâlâ ‘can’ değil, ‘mal’ sayıldığı için onlara işkence yapanlar ve öldürenlere hapis cezası yok. Oysa, “Sahipli veya sahipsiz hayvanlara işkence yapan ve öldürenler için 4.5 yıl, nesli yok olma tehlikesi altındakileri katledenler için yedi yıla kadar hapis” öngören tasarı kanunlaşsa, papağana işkence eden Murat Özdemir, şimdi hapisteydi. 

Ceza kanununun elini kolunu bağladığı Cumhuriyet Savcısı, toplumsal tepkiyi dikkate aldı ve akıl sağlığı sorunlu kişinin adli siciline bakıp onu 21 günlüğüne akıl hastanesine gönderdi.

Çünkü ‘Yemekteyiz’ ve ‘MasterChef’ yarışmalarıyla ünlenen bu kişinin bir hayli kabarık adli sicili.

‘Uyuşturucu kullanmak, mala zarar vermek, tehdit ve aile içi şiddet’ gibi suçlardan beş kaydı bulunan ve ‘denetimli serbestlik’ten yararlanan birinin ne işi var ekranlarda?

Özdemir’in, papağanına “Acun baba de lan” diye işkence etmesine gösterdiği gerekçe, ‘MasterChef’ten haksız yere elenmesi’ olduğuna göre, demek ki ekranlara çıkarılacak kişilerin adli sicil kayıtlarına da bakılmalı bundan böyle.

ERTUĞRUL’UN KİTABI

Televizyonda kayıp insanların arandığı programlarda sunuculuk yapan İnci Ertuğrul da bir kitap yazdı. Librum Kitap’tan çıkan yayının adı ‘Sessizliğe Konuşanlar Susanlar’…

Sunuculuğun yanı sıra gazetecilik ve eğitimcilik de yapan Ertuğrul’un yazdıklarında da kadınlarımızın yaşadığı sorunlar var. Anlattığı her gerçek dramı okuduğunuzda hiçbirini tanımamış bile olsanız, yüreğiniz sıkışıyor.

Ertuğrul, “Gelin hep birlikte bu toplumsal yarayı tedavi edelim, ‘bireyliği’ başarabilelim, merhametli ve vicdanlı olabilelim.
Umutluyum. Bu kadar acının, sancının sonunda güzel bir yaşam doğuracak kadınlar” diyor. Keşke…

BOŞANMALAR NİYE ARTIYOR?

Kadın hakları, boşanma ve velayet davaları avukatı Ayşegül Mermer, meslek hayatı boyunca tanık olduğu, kendinde derin iz bırakan hikayeleri bir kitapta topladı. Mona’dan çıkan ‘Ayrılırken Tanışalım’, bir kadın avukatın kaleminden, Türkiye’de aile içi şiddetin gerçek yüzünü yansıtıyor.

Mermer’in, kitabın ‘giriş’inde dikkat çektiği boşanmalara dair veriler şöyle:  “Türkiye’de son 10 yılda evlenen çiftlerin sayısı azalırken, boşananların sayısı ise yüzde 29 arttı. Sadece 2017 yılında 128 bin 411çift boşandı.”

Geride bıraktığımız 10 yılda televizyon kanallarının gündüz kuşaklarının en çok izlenen, konuşulan programları nelerdi?

Israrla, “İnsanları evlilikten soğutmaya başladılar” diye yazdığım ‘izdivaç’lar… Onca evlilik programının yayınlandığı yıllarda evlenenlerin azalması, boşananların artması ilginç değil mi?

Çocuklara yazık 

Kitapta anlatılan gerçek olaylar da gösteriyor ki, yürümeyen evliliklerin bedelini masum çocuklar ödüyor.

Avukat tutacak parası olmadığı için İstanbul Barosu’na bağlı Kadın Hakları Komisyonu’nun gönderdiği, kendisi 23, oğlu altı yaşındaki kadının boşanma duruşmasına ve kararına bakar mısınız?

Hakim: Çocuğun velayetini hanginiz istiyor?

Anne: Ben bakamam, durumum yok.

Baba: Ben de bakamam hakim bey. Kendime zor bakıyorum, alamam yanıma.

Karar: Anne ve babaya velayetin kimde kalacağı soruldu. Çocuk her iki taraftan da istenmedi. Çocuğun devlet korunmasına verilmesine…

Çocuk: Anne, gitme anne. Beni bırakma. Anneee!

Kitabın gözler önüne serdiği bir başka gerçek de şu:

Flört sırasında, aslında ayrı dünyaların insanları olduklarını gördükleri halde, “Evlenince geçer, çocuk olunca değişir” diyenler önünde sonunda ‘şiddet’, ‘aldatma’ veya ‘şiddetli geçimsizlik’ sebebiyle boşanıyor.

GÜNÜN SÖZÜ: 

“Kadının küçük kusurlarını bağışlamayan erkek, onun büyük erdemleriyle asla tanışamayacaktır.” (Hilal Cibran)