17 HAZİRAN 2018 PAZAR  –  MİLLİYET CADDE  –  ALİCE

10 ay içinde, iki kez buluştuk Rojin’le… İlki Erbil’deydi, ikincisi Beyoğlu’nda… Erbil’de bir araya gelmemizin sebebi, Kuzey Irak’taki üçüncü Mado şubesinin açılışıydı ve olay referanduma birkaç gün vardı.

Sanatçıyla yeni albümü ‘Rojin 2018’i konuşmak üzere Beyoğlu’nda buluştuğumuzda, bu kez bizde seçime sayılı günler vardı.

Referandum sonrası Erbil ve Kuzey Irak’ın durumu üzerine kısa bir sohbetten sonra albüme geldi sıra…

Rojin’in dokuz esere yer verdiği albümde, Türkçe’nin yanı sıra Kürtçe, Zazaca eserler de var, Ahmet Kaya’nın ‘Yalan da Olsa’ şarkısı da… Rojin, kendi şirketinden çıkardığı çalışmanın ilk klibini, ‘Ceneka’ya, ikincisini ise Ahmet Kaya şarkısına çekecek.

Beyoğlu’ndaki buluşmamızda sadece albümünü konuşmadık Rojin’le. Şarkıcıyla sohbet ederken, birkaç aya evlat sahibi olacağını da öğrendim. Bakanlığa yaptığı başvurunun kabul edildiğini, evlat edineceği kız çocuğuna en geç sonbaharda kavuşacağını anlatırken, heyecanı görülmeye değerdi.

Sohbet sırasında Rojin’in sürprizleri bununla sınırlı değildi. Şarkıcı, pamuk tarlalarından sahnelere uzanan ilginç hayat öyküsüyle ilgili kitap yazdığını söyledi.

İnkilap Kitabevi’yle anlaşan Rojin için “Kitap olacak nasıl bir hayatı yaşadı ki?” diyenler olabilir. Birkaç cümleyle özetleyeyim o zaman:

Rojin, 11 çocuklu fakir bir ailenin kızı… Anne, ailesinin geçimi için evlere temizliğe giderken, çocukları Adana’da pamuk tarlalarında işçilik yaptı. Evden kaçıp, konservatuvara giren Rojin, okulun karşısındaki benzincide çalıştı. Okul harçlığı için burs aldı, benzincide konservatuvar arkadaşlarının otomobillerini yıkayarak para kazandı. Ana dilinde türküler söylediği dönemde Türkler’den, TRT Kürtçe’de program yaptığında da Kürtler’den tepki aldı.

Baskılar yüzünden sahne kendisine kapanınca varını, yoğunu satıp Kuzey Irak’ta ticarete atıldı. Rojin’in “İnsanlar yaşadıklarımı okurken ağlayacak” dediği kitap için bu kadar yeter sanırım.

BANKADA PARAM VAR DA BENİM Mİ HABERİM YOK?

Gün geçmiyor ki, konut projesi pazarlayanlar, olur olmaz zamanda aramasın beni?

Sonuçta ‘Onlar da ekmek parası peşinde’ diyerek, arayanları kırmadan, ‘Konut yatırımı düşünmüyorum’ diye kapatıyorum mevzuyu.

Ancak son günlerde arayan arayana olunca, içime bir kurt düştü!

Konut stoklarını eritmek isteyenler, cep telefonları datası gibi bankalarda iyi parası olanların listesini de mi ele geçirdi?

Öyle ya, ‘Ne param var, ne konut ihtiyacım’ dememe rağmen, aynı şirket adına başkaları da aradığına göre, beni potansiyel müşteri saymalarının bir sebebi olmalı.

Hiçbir bankada tasarrufum yok, ama olur ya birileri benim adıma hesap açıp, konut alacak kadar para yatırmışsa onu bilemem.

Bir haftadır peşimi bırakmayan aynı şirket adına son arayan kişi “Ali Milliyet’le mi görüşüyorum?” deyince anladım acı gerçeği.

Bankada olmayan paramı değil, telefon numaramı ele geçirmişler demek ki!

HAYVANLAR KONUSUNDA YABANCILARDAN FARKIMIZ

Sabah 07.00 sularında, Mecidiyeköy otobüs durağının yanındaki ağaç dibine bırakılan ekmek dilimlerine üşüşen güvercinlerin videosunu çekip, paylaştım. Çok geçmeden binlerce takipçimin beğendiği videoya gelen yorumlardan özellikle Almanya’dan atılanlar ilginçti.

Singapur ve Amerika’da, doğanın dengesini bozmamak adına, kuşlara yem vermenin cezası olduğuna bizzat tanık olduğum için biliyordum, ama Almanya’da da benzer uygulamanın bulunduğundan haberim yoktu.

Almanya’da güvercinlere yem veren bir Türk, başına geleni şöyle özetledi:

“Yanıma gelen görevli, kimlik kartını gösterip, yaptığımın yasak olduğunu söyledi. Sebebini sorunca, ‘Dışkıları insan sağlığına zarar veriyor’ dedi. İstanbul Eminönü’nde yıllardır yem atılan güvercinler insanlara zarar vermedi de, buradakiler mi veriyor diye itiraz edince, ‘Fazla konuşma, yoksa 30 euro ceza yazarım sana’ dedi.”

Geçtiğimiz ay Viyana’da gezerken, sokaklardaki sevimli köpek resminin altındaki, ‘Hayvanlarınızın dışkılarını toplamamanın cezası 50 euro’ uyarı tabelaları geldi aklıma. Dünyayla böyle farklar da var aramızda.

GÜNÜN SÖZÜ

Ağır ağır ölenler; okumayanlar, müzik dinlemeyenler, vicdanlarında hoşgörü barındırmayanlar. (Pablo Neruda)