MİLLİYET – 20 OCAK 2014 PAZARTESİ  –  ALİCE

Kanal D’de “Kaynana Gelin Seda’ya Gelin”in yayınlandığı saatler genelde yazı zamanıma denk geldiği için baştan sona izleyememiştim hiçbir programı.
Sonunda birini kaydettim ve hafta sonu izledim.
Şimdiye kadar yarışmayı izlememiş olanlar için kısa bir özetini yapmak isterim.
Üçer gelin, kaynana ve damat var programda.
Kaynana gelin çekişmesi ve çatışması üzerine sorular yöneltiliyor taraflara.
Kaynanalara göre gelinler hep kötü, evlatları iyi.
Gelinlerin, eşle  kaynana arasındaki seçimde tercihleri banko “eş”ten yana.
“Damat”lar ise bir eşlerini satıyor, bir annelerini.
Programda yarışanlar ister cast olsun, ister bildiğin “yurdum insanı”, sonuç çok eğlenceli.
Yarışma tam bir toplum laboratuvarı.
“Gelinin uykucu mudur?” sorusuna yanıt veren kaynanalardan birinin verdiği yanıt şuydu:
“Oğlum sabahleyin erken gidiyor işe. Kalkıp bir kahvaltı bile hazırlamıyor ona. Yataktan ayağını sallayıp, yolcu ediyor oğlumu.”
Uyku sevdası ya da tembellikten yataktan el sallamayı anlarım da ayak sallama nereden çıktı?
Yeni bir fantezi mi!?
Hadi gelin yaptı bunu, peki “kaynana” sabahın köründe nasıl görüyor kendisine mahrem olan gelinin yatak odasındaki seremoniyi?

ANNELİK KUTSAL DEĞİLMİŞ!

İster film olsun, ister dizi, ister kitap, ister tiyatro oyunu…
Topluma yeni bir şey sunanların para harcamadan tanıtım yapabilecekleri mecralar belli.
Yazılı, görsel ve işitsel medya…
Ancak bu PR işi “dozajında” değil de, “doz aşımı” şeklinde gerçekleşince, tanıtımı yapılan projeye faydasından çok zararı oluyor.
Cem Yılmaz, fenomen reklamı Doritos’ta polis baskınına uğrayınca ne diyordu kameralara?
“Beni çekmeyin, ürünü ön plana çıkarın.”
Çıkılan PR turunca yaptıkları açıklamalarda oynadıkları filme bir kuruşluk marjinal faydası olmayanlar da çıkıyor arada…
Örneğin “Kadın İşi Banka Soygunu” filminin başrol oyuncularından Esra Dermancıoğlu…
Filmin başrol oyuncuları Meltem Cumbul, Özge Ulusoy, Filiz Ahmet ve Esra Dermancıoğlu’nun söyleşileri vardı Pazar Sabah’ta… Bakar mısınız Esra Dermancıoğlu’nun Sonat Bahar’a yaptığı şu açıklamaya:
“Anneliğin kutsallaştırılması korkunç bir şey. Kadının kullanacak o kadar çok şeyi var ki; ‘Kadın kutsaldır’, ‘Hamilelere şöyle davranılmalı’ gibi… Annelik kutsal falan değil. Herkes doğurabilir, doğurduğunda da önemli bir şey olmuyor. Köpek de doğuruyor. Anneyim ve hiç kutsal bir tarafını görmüyorum.”
Bu açıklamanın “Kadın İşi Banka Soygunu” filminin gişesine milim faydası olacağını düşünen varsa ne olur mail atsın bana.

SAHİBİNDEN SATILIK VEYA KİRALIK RTÜK LİSANSLI TV KANALLARI

Bir gazetenin seri ilan sayfalarında gördüm bunları…
0 536 ile başlayan irtibat telefonun verildiği ilanın metninde, “Yayına hazır, satılık veya kiralık TV” notu vardı, ilgilenenlerin 0 537 ile başlayan telefon numarasını araması gereken ilanda ise, “Faal yayında olan TV kanallarımız satılık veya kiralıktır. TV kanallarımız RTÜK lisanslıdır” diye yazıyordu.
Düne kadar TV kanallarının satılık olup olmadığını kulislerden öğrenmeye çalışıyorduk, artık işimiz kolaylaştı.
Takip et küçük ilan sayfalarını, gör satılık TV kanallarını…

“KIZIL AJAN” MODACI OLURSA

“Gazetecilerle konuşmayı sevmiyorum. Aptal aptal soru soruyor, canımı sıkıyorlar.”
“Kızıl Ajan”lığı bırakıp, modacılığa soyunan Anna Chapman etti bu lafları…
Hürriyet Pazar’daki söyleşide şöyle de bir cümlesi var “Kızıl Ajan”ın:
“Ülkemde en iyi tasarımcıları topladım, baktım ki en iyi kumaşı Türkler üretiyor. Buna saygı duydum ve onlarla iş yaptım.”
Rus tasarımcılar aynı zamanda kumaş üreticisi mi ki, en iyilerini toplayıp, en iyisinin Türk kumaşı olduğuna karar verdin diye sorsam “Kızıl Ajan”a, canını sıkmış olur muyum acaba?

GÜNÜN SÖZÜ
“İlk görüşte aşka inanır mısın, yoksa dışarı çıkıp tekrar gireyim mi?”