MİLLİYET CADDE  –  1 Ekim 2012 Pazartesi  ALİCE

‘Kızlarımız Okuyor’ kampanyası kapsamında Gaziantep’te liseli genç kızlarla buluşan Prof. Dr. Hilal Mocan ve PepsiCo Türkiye yöneticilerinden Alpagut Çilingir’in hayat öykülerinde iki baba ve iki ders beni çok etkiledi. Az ya da çok, ama eminim mutlaka sizi de etkileyecek.

Hafta sonu yine Gaziantep’teydim. Bu sefer gidiş nedenim PepsiCo Türkiye’nin ‘Kızlarımız Okuyor’ kampanyası kapsamında Gaziantep’te düzenlenen ‘Kariyer Günleri’ydi.
‘Kariyer Günleri’nin konuşmacıları tıp alanında Türkiye’de 35 gibi çok erken bir yaşta profesör olmayı başarmış Prof. Dr. Hilal Mocan, ünlü çene cerrahı ve akademisyen Prof. Dr. Hakan Yuvacan, çizgileri bu işin zirvesi kabul edilen The New Yorker’a yedi kez kapak olmuş karikatürist ve grafik sanatçısı Gürbüz Doğan Ekşioğlu, Habertürk’ten Balçiçek Pamir ve PepsiCo Türkiye Yiyecek Pazarlama Direktörü Alpagut Çilingir, dinleyiciler de Pepsi’nin eğitimine destek verdiği Gaziantep, Mardin, Diyarbakır, Batman ve Urfa gibi illerden liseli genç kızlardı.
Konuşmacıların hepsi kendi hayat öykülerinden örnekler anlattı.
Anlatılanların çoğu, ne olmak istediklerine karar veremeyen genç kızların tercihini etkileyecek, karar verenlerin de bunu nasıl başaracaklarına dair tereddütlerini giderecek türdendi. Prof. Dr. Hilal Mocan’ın anlatırken gözyaşlarına engel olamadığı babasına dair aktardıkları ve PepsiCo Türkiye yöneticilerinden Alpagut Çilingir’e babasının deney yaparak verdiği ders beni çok etkiledi.
Az ya da çok, ama eminim mutlaka sizi de etkileyecektir.

ÜÇ YOL VAR ÖNÜNDE, KARAR SENiN ELiNDE!

Ailesinin tek çocuğu olan, ilkokul ve ortaokul eğitimini yurt dışında yapan Alpagut Çilingir, okuduğu okullarda ve yaşadığı şehirde Türk olmamasının kendisinde yarattığı rahatsızlığın dışa vurduğu bir dönemde, babasının yaptığı deneyle kendisine nasıl bir hayat dersi verdiğini şöyle anlattı:
“Babam, ‘Mutfağa gel oğlum. Bana öğretilen hayat dersini sana aktarmanın vakti gelmiş demek ki’ dedi. Mutfağa gittik, ‘Üç tencere koy ocağa. Üçünün de içine su koy, eşit miktarda. Birinin içine patates at, birine yumurta koy, diğerine de çay’ dedi. Dediğini yaptım. Tencereler kaynadıktan sonra üçünü aldı, masanın üzerine koydu.
Önce yumurtayı soydu. ‘Görüyor musun, kaynayan suyun yumurtanın içini nasıl katılaştırdığını?’ dedi. Sonra patatesi aldı eline, ‘Gördün kaynayan su, o sert patatesi nasıl kendinden geçirip, yumuşattı’ dedikten sonra, çay koyduğum tencereyi gösterip, şöyle dedi:
‘Bak çay, nasıl rengini ve tadını yaymış kaynayan suya? Şimdi üç yol var elinde. Nasıl bir insan olacağının kararını verecek olan da sensin.
Ne yumurta gibi çevrende olup bitenlerin içini katılaştırmasına izin ver ne de patates gibi bırak kendini. Sadece kendini değil, çevreni de düşün. Tıpkı çay gibi, her zaman rengini ve tadını yay etrafına.”
Nasıl buldunuz ‘baba dersi’ni?
‘Baba bir ders’ değil mi?

HiLAL MOCAN AĞLADI, AĞLATTI

Hilal Mocan’ın babasına dair anıları hem kendisini, hem salondakileri ağlattı. Aslında Mocan’ın anlattıkları arasında 35 gibi çok genç bir yaşta profesör olmasını sağlayan ayrıntılar da vardı. İşte Denizlili ev kadını bir anne, avukat bir babanın üç kızından biri olan Prof. Dr. Hilal Mocan’ın, anlatırken gözyaşına engel olamadığı baba anıları:
“Babam, ilk başta karşı çıkmıştı benim evden uzakta, Ankara’da yatılı okumama. Okulu kazandıktan sonra annem zor ikna etti onu.
Hacettepe Tıp Fakültesi ikinci sınıfta okurken kansere yakalandı babam. Birkaç ay sonra ‘Ağır hasta, hemen gel’ diye telefon açtılar Denizli’den.
Otobüse atlayıp, gittim hemen.
Gittiğimde adımı sayıklıyordu.
Hasretle kucaklaştık. ‘Okuyup, çok iyi bir çocuk doktoru olacağına, kendini çocuklara adayacağına dair söz ver’ dedi bana ve kucağımda son nefesini verdi birkaç dakika sonra. Babamın bu vasiyeti beni öyle kamçıladı ki, dersleri en önde dinleyip, sürekli çalışarak Hacettepe’yi de birincilikle bitirdim, ihtisas sınavını da birinci olarak kazandım.
Babamın istediği gibi çocuk doktoru oldum. Beni önlükle görememiş olması hep içimde ukde olarak kaldı. Profesörlük cübbesini giydiğim gün, babama verdiğim sözü tam manasıyla yerine getirdim diye rahatladım.’

GÜNÜN SÖZÜ
Bütün hayallerimiz gerçek olabilir, eğer peşinden gidecek cesaretimiz olursa. (Walt Disney)