MİLLİYET CADDE – 6 EYLÜL 2013 CUMA  –  ALİCE

Televizyon dünyasının gerçek yüzünü ortaya çıkaran hikayelere devam ediyorum. Dün de yazdığım bu olayların hiçbiri eski değil, hepsi yeni… Birkaç günlük ya da birkaç haftalık mevzular…

El değiştiren televizyonun yöneticisi, teker teker çağırıyor, kanaldan alacağı olanları…    TV yöneticisinin alacaklılara dediği şu:
“Satış işleminden sonra hiç hesapta olmayan borçlar karşımıza çıktı. Çekler, senetler takibe verilmiş, mahkeme, avukat masrafları, yasal faizler derken raporlarda 100 TL görünen borçlar 200, 300 TL’ye çıktı. Kanalın size olan borcu da 100 TL’den 270 TL’ye yükseldi, ama 270 TL’yi boşverin, 50 TL’de anlaşalım. Bundan sonra nasılsa sizinle daha çok işler yaparız.”
Alacaklı resti çekse biliyor ki, ömür boyu kapanacak ona o kapı…
220 bin TL’yi unutma pahasına mecburen kabul ediyor teklifi…
Güçlü tarafın güçsüz tarafın ekmeğine nasıl kan doğradığına bir başka örnek daha:

Son bölüm paraları uçtu!
Türkiye’nin köklü kanallarından birine bir diziyi birkaç sezon sürdüren yapımcı, iş “final” yaptıktan sonra oyuncularına, “Şimdiye kadar aldığınız bölüm paralarını diş kirasına sayın” diyerek son bölümün paralarını ödemedi.
Oyunculardan hiçbirinin, “Olur mu öyle şey? Verin benim hakkımı” diyerek bir ekmek kapısını kapatmayı göze alamayacağını biliyor da, o yüzden yatıyor son bölüm paralarının üstüne…
Çünkü güç kendinde…
Aynı televizyon kanalına çektiği dizi olaylı bir şekilde biten bir başka yapımcının başrol oyuncularına kaç bölüm borcu var biliyor musunuz?
Kimine 10, kimine 12 bölüm…
Üstelik çalıştıkları kanal, ödemeleri aksatan bir kurum değil…
Bölüm yayınlandıktan birkaç iş günü sonra, yapımcının hesabına parayı yatıran bir kanal…
Yayıncı kuruluştan parayı al, ama oyuncularının hakkını ödeme?
Olacak şey mi, ama oluyor işte!

Bu kadarına da pes artık!
Bir yapımcı, “Kesin kabul edilir ve birkaç sezon sürer bu dizi” umuduyla, çok güvendiği bir projeyi teklif ediyor Türkiye’nin önemli kanallarından birine…
TV yöneticilerinden biri, “Çok güzel iş. Hemen sunacağım bunu yönetime. Sen benden cevap bekle” diyor yapımcıya…
O da sevinerek çıkıyor kanaldan.
İki gün sonra şöyle bir telefon alıyor kanal yönetiminden:
“Sunduğun iş çok güzel, kabul edildi, ama yukarıdan gelen talimatla iş başkasına verildi. O yüzden projeden vazgeçtiğine dair bir yazı göndermen lazım bize.”
El mahkum, ayak gardiyan!
O yüzden yapımcı, “Bu nasıl bir adaletsizliktir? Rızkımı alıp elimden, ikram ediyorsunuz palazlandırmak istediğiniz birine” diyerek “isyan bayrağı” açmak yerine, mecburen “teslim bayrağı”nı çekip istenen yazıyı gönderiyor kanala…

Reklamdan payımı isterim!
Oynadıkları diziyle yıldızı parlayan oyunculara bir iletişim şirketinden reklam teklifi gelir.
Teklif çok caziptir.
Oyuncular teklifi kabul eder ve birlikte oynarlar reklam filminde…
Yapımcı itiraz eder bu işe…
Önce dizinin yaratıcısına baskı uygular, “Para almadan nasıl izin verdin?” buna diye…
O da, “Bizim yarattığımız dizi karakterleriyle rol almadılar ki dizide. Neyin payını isteyeceğim? Bırakın da biraz para kazansın çocuklar” diye itiraz eder.
Yapımcı bakar ki ondan hayır yok, kendi girer devreye…
“Benim oyuncularımı benden izinsiz oynatamazsınız” dediği iletişim şirketinden, “Bize göre hiçbir hakkınız yok bu işte. Şayet varsa bir iddianız, gidin mahkemeye” yanıtını alınca, bakın ne yaptı o yapımcı?
Prodüksiyon ekibine, “Üç oyuncuya da iş programı vermeyeceksiniz. Mecburen her gün sete gelecekler, bakalım o zaman reklam çekimine nasıl vakit ayıracaklar?” talimatı verir.
Birkaç gün sonra da amacına ulaşır.
Oyunculardan ikisi 75’şer bin TL, diğeri de 50 bin TL “komisyon” ödemek zorunda kalırlar yapımcıya.
Bu konuya şimdilik bir virgül koyarken şunu da vurgulamak isterim ki, iki gündür isim vermeden yazdığım bu olayların hiçbiri eski değil, hepsi yeni…
Birkaç gün ya da birkaç haftalık mevzular hepsi.

GÜNÜN SÖZÜ
“Bugünkü kanunlar, büyük sineklerin delip geçtiği, küçüklerin de takılıp kaldığı bir örümcek ağı gibidir.” (Honore de Balzac)