22 AĞUSTOS 2019 PERŞEMBE  –  MİLLİYET CADDE  –  ALİCE

Oyuncu bir dostum telefonda, “Birkaç ay önce köşende yazdın, çekileceği açıklanan Ahmet Kaya filmi için varislerinin izin vermediğini. Aradan geçen sürede izin çıktı mı?” diye sordu.

Dedim ki, eşi Gülten Kaya’ya bu konuyu sorduğumda, kendilerinden izin alınmadan çekilecek hiçbir Ahmet Kaya filminin gösterimine izin vermeyeceklerini söylemişti. Aradan geçen sürede anlaşıp, anlaşmadıklarını sormam lazım.

İstanbul çekimleri süren ‘İki Gözüm’ için kendisine teklif geldiğini, ailesi izin vermiyorsa, oynamayacağını söyleyen arkadaşım, “Senaryoda sen de varsın” deyince şaşırdım.

O zaman “Senaryoyu yolla, ben de Gülten Kaya’yla konuşup, son durumu söyleyeyim sana” dedim.

BU AHMET KAYA FİLMİ ÇOK  GÜRÜLTÜ KOPARIR

MGD’yi MDG yaptılar
Ertesi gün sonra senaryo geldi. Merakla okumaya başladım.

Kaya’nın çocukluğundan Paris’teki son günlerine kadar hayatındaki tüm önemli olaylar, sanatçının eylem ve söylemleri, yollarının kesiştiği siyaset, müzik ve sanat dünyasından birçok ünlü de var senaryoda.

Kaya’nın 1999’da ‘Yılın Müzik Yıldızı’ ödülünü almak için katıldığı Magazin Gazetecileri Derneği’nin (MGD) gecesinde başına gelenler, tüm ayrıntılarıyla ‘İki Gözüm’de. O gece şarkıcıya destek olanlar, kaşık atanlar, yuhalayanlar, “Vatan haini” diye bağıranların bir kısmı gerçek ad ve soyadıyla, bazıları sadece ismi, bazıları da takma adlarla yazılı senaryoda… MGD’yi de MDG yaptılar.

Gülten Kaya ne dedi?
Senaryoyu okuduktan sonra Gülten Kaya’yı arayıp, çekimleri İstanbul’da devam eden Kaya’nın hayatını anlatan ‘İki Gözüm’ filminin yapımcılarıyla izin konusunda anlaşıp, anlaşmadıklarını sordum. Kaya, “Filmini çekmek için bizden izin istemediler. Bize rağmen çekilecek bir Ahmet Kaya filmine izin vermeyeceğiz” dedi. Yapımı çekenler, gösterim konusunda neye güveniyor bilmem. Ama şuna kesin eminim.

Senaryosunu okuduğum ‘İki Gözüm’ filmi bir şekilde seyirciyle buluşursa, sanat ve medya dünyasında hayli gürültü koparır ve çok tartışılır.

‘İKİ GÖZÜM’ FİLMİNDE ADIMIN GEÇTİĞİ BÖLÜM

Yaptığım ilk söyleşide kapıştığımız, sonrasında çok iyi anlaştığımız Ahmet Kaya’nın film senaryosunu yazanı tanımıyorum. O yüzden, Kaya’nın Eyfel Kulesi önündeki çilingir sofrasında röportaj için İstanbul’dan gelirken benden istediği nevaleler ve sonrasını değiştirerek senaryoya dahil etmesi, soyadımdaki tashihe rağmen bana sürpriz oldu. İşte senaryodaki o bölüm:

Ahmet’in Paris’teki evi: “Ahmet, kapının merceğinden bakmaktadır. Ahmet’in gözüyle mercekte zile basan görülmektedir. Ahmet kapıyı açar, Fransızca konuşan kargocu: ‘Malatya Türkiye, kargo paketi.’

Ahmet’e annesinden kargo geldiği anlaşılır. Ahmet koliyi açar. Kolide gelen çiğdem, kenger, ışkın ve papatyalar vardır. Ayrıca kolinin içinden başka küçük bir paket göze çarpar. İkinci koliyi açtığında da Adıyaman’a has güzel ambalajlanmış çiğköfte paketi göze çarpar. Bu koliyi Ahmet’in yakın arkadaşı Ali Eyüboğlu göndermiştir. Bu kişi gazeteci Ali Eyüboğlu’dur. Anlaşılan Malatya’dan annesinin hazırladığı koli, Ali tarafından Ahmet’e gönderilmiştir. Ahmet, bir parça çiğköfte ağzına atar, sonra ışkını soymaya başlar ve bir parça ışkını ısırır, koparır bir yandan, papatyaları koklarken ağzında çiğnediği ışkını yutamaz Ahmet duygulanmıştır, hayale dalar.”

GÜNÜN SÖZÜ
“İnsanoğlunun değeri bir kesirle ifade edilecek olursa; payı gerçek kişiliğini gösterir, paydası da kendini ne zannettiğini. Payda büyüdükçe kesrin değeri küçülür.” (Tolstoy)