MİLLİYET – 21 ARALIK 2015 PAZARTESİ  –  ALİCE

Oyuncuların 5510 Sayılı Kanun’un 4. Maddesi’nin A bendi uyarınca sigortalı işçi mi, yoksa aynı yasanın 4/B maddesi gereği sigortalı serbest meslek erbabı mı sayılması gerektiği uzunca süredir tartışılan bir konuydu.

Oyuncular Sendikası, oyuncuların işçi sayılıp 4/A’dan sigortalı yapılması gerektiğinde
iddia ederken Yapımcılar Derneği de şu gerekçeyle buna karşı çıkıyordu:

“Yapım şirketinde 4/A’lı sigortalı olarak çalışan bir oyuncu kelimenin tam anlamıyla bağlı çalışan olur. İşverenin izni, inisiyatifi olmadan başka hiçbir işte çalışamaz. Sinema filminde oynayamaz, sunuculuk yapamaz, reklam filmi çekemez, dublaj yapamaz, tiyatroda oynayamaz. Sadece bağlı olduğu işverenin emir ve direktifleri doğrultusunda çalışır ve yasal mesai ve fazla mesai şartlarına uygun olarak ücretini alır.

Oyuncu 4/A sigortalısı olduğu zaman 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu 18/2 maddesi gereği eser üzerinde hiçbir hakkı  kalmaz. O nedenle oyuncular işçi değil, serbest meslek erbabıdır.”

Sosyal güvence statüleri tartışılan oyuncular, iki kazanım elde ettiler geçen hafta.

Sendika 1-0 önde

Bunlardan biri İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde düzenlenen konferansta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) Baş Müfettişi Ali Karaca’nın söyledikleri.

Karaca konferansta, bakanlık olarak yaptıkları uzun araştırmalar sonunda oyuncuların “işçi” olduklarına karar verdiklerini, bu nedenle 5510 sayılı Kanun’un 4. Maddesi A bendi uyarınca sigortalanmaları gerektiğini açıkladı.

Nihai kararı yargının vereceği bir konu bu, ama görünen o ki Oyuncular Sendikası’nın Bakanlığı yanına alması önemli.

Oyuncular Sendikası,  Yapımcılar Derneği karşısında 1-0 önde şu anda.

Gelelim ikinci konuya:

Film ve dizi gibi yapımların eser sahipleri senarist, yönetmen ve bestecidir.

Oyuncular ise oynadıkları dizi ve filmlerden “komşu hakkı” diye tanımlanan cüzi telif hakkı sahibidir.

Esaret sözleşmesi

Senarist, yönetmen ve besteciler, işin başında sadece Telif Yasası’na değil, insan haklarına aykırı olarak tüm haklarını yapımcıya ve kanala devrettikleri için çektikleri işlerin tekrar tekrar yayınlanmasından telif alamıyor.

Sektörden ekmek yemeye devam ettikleri için kanallara dava açamıyorlar.

Ama “komşu hak sahibi” oyuncu dava açınca kazanıyor.

Metin Akpınar, oynadığı filmleri kendisinden izin almadan tekrar tekrar yayınlayan kanala dava açtı ve dört filmden 7 bin 117 lira tazminat kazandı.

Bu dava başka oyuncular için emsal olur mu bilemem.

Bildiğim bir şey var, o da şu:

Türkiye’de hak sahibi olabilmek için çalışıp alınteri dökmek yetmez, bazen hakkınız için de ayrı bir mücadele vermeniz gerek!

GÜNÜN SÖZÜ

“İnsanlar değişmez değişen tek şey şartlar ve çıkarlar.”