MİLLİYET TELEVİZYON – 7 Nisan 2012 tarihli ALİCE

“Sanat, spor, cemiyet, iş ve medya dünyasının ünlü isimlerinden oluşan 50 kişilik uzman jüri…”

Kral TV’nin iletişiminden sorumlu Özgür Aras’ın gönderdiği “18. Kral Müzik Ödülleri için geri sayım başladı” başlıklı basın bülteninden bu cümle…
Bültende ayrıca finale kalan beşer aday arasından “yılın en iyileri”nin nasıl seçileceğine dair şöyle ayrıntılar da var:
“Her kategori için büyük jürinin belirlediği 5 aday, SMS ile halk oylamasına sunulacak. MÜYAP Fiziki satış rakamları, MÜYAP Dijital İndirme ve Dinlenme Raporları, Nielsen 2011 Yılı Radyolarda en çok çalınan şarkılar listesi, Nielsen radyolarda şarkıları en çok çalınan sarkıcılar listesi verileri ışığında konusunda uzman 30 kişilik final jürisi ve  halk oylaması sonrasında ödüller sahiplerini bulacak.
Ödül verilecekler arasında “En İyi Çıkış Yapan Sanatçı”lar da var.
İlk albümüyle çıkış yapan kadın ve erkek şarkıcıya veriliyor bu ödül.
Kral TV’nin başındaki Mehmet Akbay’a nam-ı diğer Gezegen Mehmet’e defalarca anlattım, “En İyi Çıkış Yapan Sanatçı” olmaz, “En İyi Çıkış Yapan Şarkıcı” yapın bunu diye… İlk albümünü çıkaranı “sanatçı” sayarsak, “sanatçı”dan geçilmez Türkiye’de… Gerçek sanatçılara ayıp etmiş oluruz diye… “Haklısın, düzelteceğiz” dedi ama hikâye…
Söz geçirmek mümkün değil “Kral”a!
Peki “sanat, spor, cemiyet, iş ve medya dünyasının ünlü isimlerinden oluşan 50 kişilik uzman jüri” konusuna ne demeli?
Spor dünyasından Kral’ın 50 kişilik jürisine seçilenler hangi şarkıcıya, neye göre verecekler oylarını?
“Bu şarkıcı hiç spor yapmıyor, sıfır… Bu kardeş çok sportmen… Klibinde çok hareketli. 10 puan” diye mi oy verecekler?
“Cemiyet hayatı”ndan kimleri aldılar jüriye bilmiyorum ama onların da neye göre değerlendirme yapacaklarını merak ediyorum. Bu yönünü çok seviyorum “yurdum insanı”nın…
Her konuda uzmanız, icabında…

Bu ünlüleri tanıdınız mı?
Fotoğraftaki üç kadından ikisi Güney Armen ve Şafak Fişek…
İki isim de tanıdık gelmedi size değil mi?
Peki ya Sezen Aksu?
Fotoğraftaki üçüncü kişi “Minik Serçe”nin ta kendisi…
Yine de çıkaramadıysanız, biraz daha yardımcı olayım.
En sağda, fotoğraf çekilirken güneş gözlerini kamaştırmasın diye sol elini güneşlik gibi kullanan kişi…
Dubai Sheraton Oteli’nin havuz başında çekilmiş bir fotoğraf bu.
Ortadoğu ülkelerinde 40 gün süren Türk Tanıtım Günleri kapsamında Dubai’deler…
Yıl 1983, aylardan nisan…
Diğer fotoğrafa gelince…
2 Nisan 1979 İzmir doğumlu Bengü, yaş gününde “Sağdaki ufaklık ben:) Yıllar önce bugün” yazısıyla yükledi bunu Twitter’daki hesabına.

Yeni şarkılarla yaza merhaba
İstanbul’dan çıktığımda otomobilimin göstergesi 14 derece gösteriyordu sıcaklığı…
Kartepe’ye gittiğimde ise 26 derecedeydi ibre…
Kışın artık kesin olarak bittiğine emindim ama gelen “ilkbahar”dan çok “ilk yaz” gibiydi…
Keşke her mevsim sıcaklık bu civarlarda olsa…
Ne çok sıcak, ne de soğuk…
İstanbul’dan ayrılırken birkaç kitapla birlikte son zamanlarda çıkan ama dinleme fırsatı bulamadığım CD’leri de alayım dedim yanıma…
O da ne?
Meğerse onlarca müzik CD’si birikmiş evde.
Alpay – Aşka Dair, Seyyal Taner – Ethnic Rock, Fatih Erkoç – Babamdan Miras, Aslı Güngör – Aslı Gibidir,  Mustafa Ceceli – Es!, Hüseyin Turan – Dolu, Soner Arıca – Şarkılar Aşk’ı Söyler, Ajda Pekkan – Ajda, Fettah Can – Aklımda Kalanlar, Erdem Kınay – Proje, Deniz – İksir, Murat Göğebakan – Aşkın Gözyaşları, Murat Sakaryalı – My Style, Ekin – Yıldızlar Ağlıyor, Cwan Haco – Veger,  Manga – e-akustik, Gökhan Keser – Gökhan Keser, Gökçe – Kaktüs Çiçeği, Ambulans – Zigzag ve Ziynet Sali – Sonsuz Ol…
Tam 20 albüm ve 247 şarkı…
Dinle dinle bitmiyor Valla!
İstanbul’dan Kartepe’ye gidene kadar birkaç albüm dinleyebildim, bir o kadar da Kartepe’de…
Bu gidişle 20 albümdeki bütün şarkıları dinlemem birkaç günümü daha alacak ama olsun hiç acelem yok…

Son Osmanlı değil Spartacus sanki
Gazetemizin sadık okurlarından üç çocuk, dört torun sahibi 73 yaşındaki Metin Kundak, ilginç bir e-posta yolladı bana…
Yedi yıl önce eşini kaybettiği için yalnız yaşadığını iyi bir televizyon izleyicisi olduğunu yazan Kundak’ın şikayetçi olduğu konulardan biri “Kim Milyoner Olmak İster?”de saptadığı yanlış sorular.
Defalarca atv’yi arayıp konuyu ilettiğini, sonunda bir yetkilinin kendisine hak verdiğini, ama sonucun değişmediğini vurgulayan Kundak’ın bir şikâyeti de TRT’nin iddalı dönem dizisi “Bir Zamanlar Osmanlı Kıyam”a dair… İşte yazdıkları:
“Basın tarafından ‘Henüz yayınlanmadan yurt dışına satılan muhteşem prodüksiyon’ olarak lanse edilen diziyi 2 Nisan’da TRT 1’de, diğer bölümlerini ise internetten seyrettim.
1720’li yıllarda İstanbul sokaklarında gladyatör dövüşlerini andıran sahneler…
Bu dövüşleri seyreden saçı – başı açık hanımlar…
Arena – hipodrom bozması bir mekanda padişahın huzurunda şövalyelerinkine benzer şekilde düello yapan devlet görevlileri…
Padişahın yanında düelloyu seyreden hafiye teşkilatı ağasının boğazına kılıcını dayayıp onu tehdit eden hafiye teşkilatının yeni elemanı bir Osmanlı dizisinde değil, olsa olsa bir Spartaküs filminde olur.
Söylenebilecek başka bir şey yok.
İnanın yalnız yaşayan bir insan olmama rağmen şu anda televizyonlardaki dizilerden hiçbirini seyretmiyorum. Öyle saçmalıyorlar, öyle duygu sömürüsü yapıyorlar ki, gençlik yıllarımızdaki Yeşilçam filmlerini aratmıyorlar.”